Kapat

Ancak Toprak Kabul Eder Bir Ölüyü

Sessizce içeri girdi kadın. Elleri buz gibi olmuş, soluğu kupkuru ayaz gibi… Etrafını yokladı şöyle bir. Her şey olması gerektiği gibi; yalnız ve çaresiz.

Anlatmaya koyuldu; anlarını, asırlarını; sustuklarını, bağıramadıklarını. Avaz avaz sustuklarını… Çaresiz çekecek, çekmeli bu sancıyı. Elinden giden her şey gibi bu da gitmeli içinden artık. Avaz avaz bağırmalı. Bilmiyor ki neresi acıyor, bilmiyor ki neden oluyor. Yalan üstüne yalanla sadece yaşıyormuş gibi yapıyor. Dün gördüm onu iki kelimeyi bir araya getirip konuşamıyor yabancılarla. Bu yaşı çoktan geçmedi mi? Neden böyle o zaman? Hâlâ küçük bir kız çocuğu kadar kırılgan ve ürkek diye mi?

Saç diplerine kadar acıyor bu kadının canı. Canının tüm zerresi acıyor. Keşke bir yer, bu koca dünyada sadece ve yalnızca bir yer kurtarabilseydi onu bu acıdan. Ama yok! soluğu kesilmiş gibi yaşıyor bu hüznü.Boğazında sıkı sıkı sarılmış bir eli taşıyor kamburunda. Eğiliyor, daha çok eğiliyor. Boyun büküyor artık çaresizliğine.  Kabullenmeli yalnızlığı, kabullenmeli hiç olmayı.

Ağaçlar sesleniyor yine. ”Elimi tut” diye bağırıyor kadına. Uzatacak bir eli bile kalmamış kadının. Kimseye ama hiç kimseye uzanamamış. ”Madem faydam yok kendime, o zaman başkasına da olmasın!” diyerek küsmüş. Ah! Ah, bu kadını ne yapmalı?

Zamanında sustu, içinden çakralar açıp yalnızlığını bölüşürdü susarken. Sanki herkes, her şey terk etmiş şimdi onu. İçi öyle tenha şimdi.

Bir damla su damlasa yankısı kulaklarını sağır edecek. Bu yüzden çöl gibi kuru. Tozlarını savuruyor bu yüzden sağa sola.

Ellerini tutmalı mı, bırakmalı mı bu kadının? Ne olacaksa olmalı mı şimdi?
Katlanmalı ama nasıl? Katlanmalı ama neden? Neye katlandığını bilmeden nasıl yapacak bu kadın? Daha içine çektiği nefesi vermeden nefesi daralıyorsa, nasıl devam edecek bu bedeni ayakta tutmaya?

Zor geliyor kadına, her şey çok zor. Susmak, konuşmak, yürümek, nefes almak, yemek, içmek…hepsi zor geliyor. Bütün ezgiyi biliyor. Notaların hepsi ezberinde. Yaşayıp sonunu görmeyi bu yüzden merak etmiyor. Daha yola çıkmadan yolun sonunu görüyor. Kaygısı daha yola çıkmadan tutuyor onu. Herkes öyle hızlı, öyle yalnız ve acımasız geçiyor ki bu yolu; kenara çekmiş kadın bu yüzden.
Reddediyor. Bu acımasızlığı reddediyor. Bıraksınlar bu kadına bakmayı. Yollarına aynı acımasızlıkla devam etsinler. Umurlarında olmasın yolda kalan bu kadın. Yollarına aynı acımasızlıkla devam etsinler. Umurlarında olmasın yolda kalan bu kadın. Hatta mümkünse birileri süratle çarpsın bu kadına. Defalarca özür dilesin sonra bu kadının ölüsünden. Kadının ona teşekkür ettiğini bilmeden yıllarca özür dilesin. Özür dilesin onu bu işkenceye daha fazla katlanmak zorunda bırakmadığı için.
Yıllarca ağlasın sevineceği yere.

Yaşarken kurtulamadı şu araftan ölünce kurtulsun kadın. Hadi bıraksınlar şimdi bu kadını geçip gitsinler yollarına. Kadın baktı yıllarca cesedine, biraz da gazete örtülmüş cesedine baksın gelen geçen. Kadın yıllarca izledi bu manzarayı hem de üstünde gazete olmadan. Yıllarca kekremsi kokusuna maruz kaldı kendi cesedinin. Biraz da onlar solusun bu havayı. Yine anlamasınlar ama ne kadar acıdığını canının bu kadının. Toprak atsınlar.
Bu kadını unutsunlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir